top of page

21. YÜZYILDA İNSAN

Beyin gelişimi doğum öncesinde başlar ve doğum sonrasında devam eder. Bebeğin anne karnındayken bazı gelişimsel sorunların olması, travmatik olaylar, genetik problemler, enfeksiyonlar bebeğin beyin gelişimini olumsuz etkiler. Doğum sonrası gelişmeye devam eden beyin, fonksiyonlara zamanla sahip olur. Bu fonksiyonların tamamlanması 20 ‘li yaşlara kadar devam eder. Bu süre zarfında beyin gelişimini etkileyen birçok olumsuz etkenle karşı karşıya kalırız. Bunlardan biri teknolojidir. Teknolojinin ilerlemesiyle yayılan zararlı enerji ve ışınlar beyin aktivitesini ve işleyişini bozmaktadır. Teknolojinin çevreye yaydığı ışınlar beyin hücrelerine zarar verir. Beyin hücresinde oluşan bu hasarlar kalıcı sekel bırakabilir ve daha geç yaşlarda ortaya çıkan hastalıklar erken dönemde görülebilir. Günümüzde teknolojinin kullanılmadığı alan neredeyse yoktur. Özellikle uzun süre kullanım artmaktadır. 21. yüzyılda beynimizin işleyişini bozan, kullanım zamanı en yüksek olan teknolojik aletler televizyon ve internettir.

Televizyonun çocuklar üzerindeki etkilerini ele alacak olursak; televizyonla çocuklar dış dünyayı öğrenebilir ve eğitici programlar izleyebilirler. Fakat günümüzde eğitici programlar yerine ailelerin tercih ettiği programlar izlenmektedir ve televizyon izleme süresi 3 saatin üzerindedir. Yani 21. yüzyılda televizyon çocuklar için tüm olumsuz etkileri taşımaktadır. ‘Bir çocuğun yaşı, televizyonda hangi programları seyrettiği, ne kadar süre televizyonun önünde kaldığı, kimlerle birlikte bu etkileşimi paylaştığı gibi pek çok etken, televizyon çocuk etkileşiminde değişken faktörler olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin bazı araştırmalara göre, gelişmiş ülkelerde çocukların %30 u her gün en az 3 saat 28 dakika televizyon izliyor, iki yaşında televizyonu açıp kapatabiliyorlar, çocuklar orta öğrenimleri süresince 12 bin saat okulda, 15 bin saati de televizyon önünde geçirmekteler (Ertürk,2004:271). Uzun süre televizyon izlemek beyin tembelliğine neden olur. Normal insan beyni %20 çalışırken, 0-3 yaş arası çocukların beyinleri %50 çalışmaktadır. 0-3 yaş çocuklarının beyni hiçbir dönemde olmayacak kadar elastik ve alıcıdır. Çocuğun hayat boyu kullanacağı psikomotor ve psikososyal özellikleri bu dönemde kazanılır. Beyinde sinaps bağlantılarılarının çoğu ilk 1 yıl içinde oluşmaktadır. 3 yılın sonunda bu bağlantıların %80’ i kurulmuş olur. Televizyon uyaranların çok olduğu bir araçtır ve çocukları psikolojik, fizyolojik, zihinsel ve duygusal olarak olumsuz etkilemektedir. Bu yüzden özellikle 0-3 yaş aralığı çocukların beyinlerini adeta kemirmektedir. Çocuklarda etrafa karşı ilgisizlik, kendi halinde olmaya çalışma, nesnelere karşı ilgisizlik, göz kontağı kurmama, yaşıtlarıyla iletişim kuramama gibi problemleri oluşur. İlk 3 yaş sonrası sinaptik budamalar olur ve dil gelişimi eksik kalan, fiziksel hareketlerini tam olarak gerçekleştiremeyen, algıları ve duygusal durumlarında değişiklik olan çocukları görürüz. Dış dünyadaki uyaranların fiziksel enerjiye dönüşmesiyle sinir sistemine girmesi duyumları oluşturur. Duyumlar şema haline geldiğinde veya kategorize edildiğinde anlamlı algılara dönüşür. Televizyon bağımlılığı olan çocuklarda duyumlar doğru bağlantılarla alınmaz ve anlamsız algılar oluşur. Televizyonun bir diğer zararı ise programlar saldırganlık ve şiddeti sunmaktadır. Televizyona bağımlı olan çocuklar saldırgan hareketleri örnek almakta ve ilerleyen zamanlarda da kişilik bozukluğuna sahip olduğunu bize göstermektedir. . Postman’ a (1994:90) göre; Televizyon iletişim ortamımızı, başka hiçbir iletişim aracının gücünün yetmeyeceği tarzlarda bizim adımıza düzenler. Bahsettiğim gibi günümüzde ana-babalar çocuklarını televizyona hapseder ve. 21. yüzyılda televizyon beynimizi ve işleyişini olumsuz etkileyerek çocukların kognitif işlevlerini tam olarak yerine getirmemesine neden olur.

İnternet’in televizyon gibi kapatıldığında etkisinin de yok olma durumu yoktur. Bilgisayar ve telefonlarımızı kapatsak bile internet radyasyon yaydığı için zararlı etkilerini üzerimizden çekmemektedir. Tabii ki yararlı etkileri de vardır, fakat televizyon gibi interneti doğru bir şekilde kullanmadığımız son derece açıktır. Hemen hemen tüm evlerde, iş yerlerinde modemin sürekli açık olduğunu görmekteyiz. Burada farkında olmadan aldığımız zararlı ışınların neden olduğu hastalıklardan bahsedeceğim. İlk olarak doğum öncesi ve doğum sonrası radyasyona maruz kalan bebeklerde şiddetli zeka geriliği olmaktadır. İnternetin yaydığı elektromanyetik dalgalar bebeğin ister anne karnındayken ister doğduktan sonra direk beynine etki etmektedir. Beyin hücrelerinin ölümüne neden olur ve bebeğin erken yaşta görülen Alzheimer hastalığı veya epilepsi hastalığına yakalanma oranı böylelikle artmış olur. Gebeliğin 8-15.haftalarında radyasyona maruz kalanlardan doğan bebeklerde her rad başına %0.4 oranında şiddetli zeka geriliği görülmüştür. Hamileliğin 8-25 haftalarında maruz kalanlarda her 100 rad için IQ düzeyinde 25 puanlık azalma olduğu bulunmuştur. Bu bebeklerde yaşamlarının sonraki dönemlerinde sara (epilepsi) hastalığına daha sık rastlanmaktadır. Ek olarak radyasyon beynin düzenli işlev görmesini engellediği için kanser veya timörlere sebep olabilir. Beyinde başlayan kanserler Primer beyin timörleri olarak bilinmektedir. Sinir hücrelerini destekleyen glialar beyin loblarının birinde timörü beslemekte ve kişide bulunduğu lobun kognitif işlevlerini yerine getirmemesine neden olmaktadır. 21. yüzyılda internetin yaydığı radyoaktif ışınlar insanlığın son evresini yaşatacaktır. Genç nüfusun zeka geriliğine sahip olduğu bir yüzyıl gerilemenin büyük göstergesidir.

Sonuç olarak, beyne bile bile zarar verme konusunda günden güne ilerlemekteyiz. Kendimizin ve ülkemizin gelişmesi için hepimizin en büyük isteği sağlıklı, aktif bir beyne sahip olmaktır. Bunun için teknolojik aletlerden özellikle televizyon ve internetten uzak durmalıyız. Ülkemizin 21. yüzyılda gerilememesi için genç nüfusların sağlıklı beyine ihtiyacı var. Robot olarak yaşamayı hiçbirimiz istemeyiz. Beynimizin çalışması ve çalışmaması olarak iki guruba ayrılmamalıyız. Bu 21. yüzyıl için insanlık ayrımı demektir. Kısacası beynimiz fizyolojik, psikolojik, sosyolojik ve biyolojik olarak yaşamımızın tüm alanının sahibidir.

Kaynakçalar

Exposure of the Pragnant Patient to Diagnostic Radiation A Guide to Medical Management Second Edtion, by Louis K Wagner, Richard G. Lester and Luis R. Saldana, 1997, Medical Physics Publishing, madison, Wisconsin

Bilim ve Teknik, TÜBİTAK, Aralık 2002.

BATMAZ, Veysel ve Asu Aksoy. (1995), Türkiye’de Televizyon ve Aile – Elektronik Hane, Ankara: Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı Yayını, No: 85, Bizim Büro Basımevi

GEZGİN, Suat. (1996), “Göstergesel Şiddet (Ekrandan Sıçrayan Kan)”, iç. Yeni Türkiye Dergisi, Medya Özel Sayısı -1, Sayı 11, s. 558-561.

ÇELENK, Sevilay. (2005). Televizyon, Temsil, Kültür: 90’lı Yıllarda Sosyokültürel İklim ve Televizyon İçerikleri. Ankara: Ütopya.

Sert C, Çelik MS. Radyasyondan koruyucu ajanlar. Türkiye Klinikleri J Med Sci 1996; 16: 292-298

Çocuklar ve İnternet”, http://bizimsahife.net/Mehmet_Oruc/Huzurun_Kayna gi_Aile/Bolum4_ailede_cocugun_onemi/hkaile_cocu klar_ve_internet.htm

Demirel, M., Yörük, M., ve Özkan, O., (2012), Çocuklar İçin Güvenli İnternet: Güvenli İnternet Hizmeti ve Ebeveyn Görüşleri Üzerine Bir Araştırma, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 4(7),54-58.

Kaşıkcı, D., N., Çağıltay, K., Karakuş, T., Kurşun, E., Ogan, C. (2014). Türkiye ve Avrupa’daki Çocukların İnternet Alışkanlıkları ve Güvenli İnternet Kullanımı. Eğitim ve Bilim, 39(171), 230-243.

Tanıtılan Yazılar
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page