top of page

' BEN '


Evlilik, nişanlılık, sevgililik sürecinde, aile ve arkadaş ilişkilerimizde asıl sorunun ne olduğunu, çözümün nasıl sağlanacağını bulamıyor olabiliriz. İçimizden gelen davranışları, düşünceleri durduramıyor kalbimizi ve birilerini zedeliyor olabiliriz. İmdadımıza yetişecek, içimizdeki alevi söndürecek tek kişi vardır; ‘ BEN’ . Tanıştırayım ‘ BEN’ in özünü bulduğumuzda, hangi kültür ve topluma ait olduğunu keşfettiğimizde, bugünkü yeri ve konumunu tanımladığımızda iyileşmeye başlayacağız. Takıntılarımızdan, kaygılarımızdan, öfkelenmemizden, uykusuz geçen gecelerimizden kurtulmaya başlayacağız. Biraz ‘ BEN le yüzleşmemiz gereklidir. ‘ BEN’ e yardımcı olabilmek için davranışlarımızı kontrol altına almamız gereklidir; yeterli uyku, yeterli ve sağlıklı beslenme, stres seviyemizin azalması gerekmektedir. Sağlıklı ilişkinin temeli güvenli bir bağ kurmaktan geçer. İnsanları yargılamayı bırakmalı empati duygumuzu geliştirmeliyiz. Mevlana’ nın ünlü bir sözünü burada hatırlatmak istiyorum : ‘ Biz kimiz ki Allah ‘ ın yarattığı başka bir kulu yargılayabiliyoruz ?’ Kimin hangi koşullarda, neler yaşadığını, hangi davranışlarla koşullandığını bilemiyoruz. Çünkü onların hayatına sahip değiliz, kendi hayatımıza sahibiz. Davranışın ve düşüncenin altında yatan sebebi belirlediğimizde çözüm yolunu daha rahat keşfedebiliriz. Özellikle evlilikte eşlerin birer birey olduklarını unutmaları, birbirlerini aşağılarcasına yargılamaları, birbirlerinin davranış ve düşüncelerini kabullenemeyişi bizi ilişkinin ilk başladığı etkileşim dönemine kadar götürür. İlk izlenim, etkilenme, tanışma koşul ve şartları ilişkinin birinci temel güvenli bağlanmasını gerçekleştirmektedir. Seçimlerimiz yanlış değil, yorumlarımız yanlıştır ! Kişiler hoşlandıkları ve hayatında olmasını istedikleri bireyi kendi yorum ve bakış açılarına göre değerlendirmektedirler. İdeal istenilen birey ve gerçek benlik arasında ağır çatışmalar yaşayan bireyler kronikleşmiş fiziksel, psikolojik ve sosyolojik baskılara maruz kalmaktadırlar. Evlilik için adım attığımız bu ilk basamak bireylerin ‘ BEN’ lik algılarını değiştirmektedir. Bu konuyu kısa bir örnekle pekiştirelim:

‘ Feride hanım ve eşi Nail bey dinini fazlaca önemseyen, dini hak ve kuralları gereğince yerine getirdiklerini savunan, sağlıklı ve mutlu bir birliktelik geçirmek isteyen bir çifttir. Biri kız biri erkek olmak üzere iki çocukları vardır. Geçen yıl 16 yaşındaki kızlarının bir erkek arkadaşıyla okul radyosunda sunuculuk yaptığını öğrenen Nail bey sert tepki ve davranışlarla Feride hanımı ve 16 yaşında ki kızını üzmüştür. Bu durum Feride hanıma göre de yanlıştır fakat evlenmeden önce kızının sosyal aktivitelere katılmasını istemekte, pasif karakter olmasından korkmaktadır. Bu yıl babadan izin alarak radyo sunuculuğu yapmak isteyen genç kızımız babasıyla kendisi konuşmak istemiştir. Akşam yemeğinde sofrada bir sessizlik oluşmuş ve Feride hanım eğer izin vermezse 14 yaşındaki oğullarının da hiçbir aktivitede bulunmaması gerektiğini savunmuştur. Seanslarına zamanında gelen Feride hanım problemin dini açıdan kaynaklandığını düşünmekte, oğullarına her konuda izin verildiğini söylemektedir. Bu yıl düzenlenecek olan okul gecesinde kızlarının sunucu olması üzerine tartışma yaşayan Feride hanım ve Nail bey birlikte seansa gelmişlerdir. Problemin kaynağının din olmadığı, Nail beyin ataerkil bir toplumdan geldiği, kendisine evde söz hakkı verilmediği, Nail beyin kültürünün tam tersi anaerkil bir toplumdan gelen Feride hanımın her şeyde söz hakkının olmasının Nail beyi zedelediği saptanmıştır. Nail beye söz hakkı verilmeden, savunucu davranış ve eylemlere geçilmesi karşılığında Nail beyin sözlerini dini bahane ederek kabul ettirdiği bulunmuştur ‘.

İlişkilerimizde çatışma ve sorunların tam olarak ne olduğunu çözmek için ‘ BEN ‘i unutmayın ve empati kurmaktan vazgeçmeyin. Sevginin çok değerli olduğunu ve saygının, hoşgörünün, tüm güzelliklerin sevgiyle gerçekleştiğini bilelim. Ruh sağlığımızı korumak için motivasyonu yüksek, sağlıklı ilişkiler kurmamız gerekmektedir. Ne anlatmak istediğimizi tavır ve davranışlarımızla değil, sözlü olarak aktarmalıyız. Duygusal yıkıntıyı temizlemenin en güzel yolu bağırmadan, küsmeden, kin tutmadan, inatlaşmadan, cezalandırmadan konuşmaktır. Sözlü aktarımı sağlıklı bir konuşma diliyle aktardığımız zaman güçlü psikolojik yapıya sahip olmaktayız. Her zaman her yerde dilimiz kalbimizin kefili olmaktadır. İyi niyet ve ahlaki yapının sağlamlaştırılması iş hayatında, ilişkilerimizde, plan ve yönetimlerimizde hakimiyeti veya kontrolü bizim elimize vermektedir. Sorumluluk sahibi ebeveynler olmak sadece görevlerimizi ve üzerimize düşeni yerine getirmek değildir. Konuşma üslubumuz, ev içi tutumlarımızı belirlememiz de sorumluluğumuz içerisindedir. Evliliği olumsuz bir yapıda incelemek; kapıları zincirlenmiş dünyaya çevirmek, bencil bireylerin sergiledikleri davranışlardan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle mutlu ve huzurlu bir ilişki yaşamak istiyorsanız öncelikle karşınızdaki insanın bir birey olduğunu unutmamalı, empati kurmalı, hangi kültür ve toplum yapısına ait olduğunu bilmeli, davranışlarımızla kendimizi ifade etmemeli, sağlıklı sözel aktarım sağlamalıyız.

Sevgi ve saygılarımla…

Uzm. Psk. Gonca YILMAZ

Tanıtılan Yazılar
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page